Toplumumuzda en çok bilinen fakat "doğrunun" kavram kargaşası nedeniyle
bilinme oranı kadar yüksek olmadığı bir olgudur. Herkesin kan
uyuşmazlığından (Rh uyuşmazlığı) haberi vardır. Ama tanımlaması
gerektiği zaman kendine göre yorum yapmaktadır.
Rh uygunsuzluğu,
Rh- (Negatif) olan bir kadın, Rh+ (Pozitif) bir bebeğe sahip olduğunda
ortaya çıkmaktadır. Bu basit tanımda görüldüğü gibi annenin Rh
faktörünün mutlaka (-) olması gerekmektedir. Baba ise Rh (+) olmalıdır.
Baba da Rh (-) ise çocuklar kesin Rh (-) olacağı için Rh kan uyuşmazlığı
sorunu ortaya çıkmamaktadır. Kabaca bu tanımı yaptıktan sonra Rh
faktörünü detaylandırarak inceleyelim.
Kan grupları temel olarak A
ve B adı verilen iki grubun varlığı ya da yokluğuna göre belirlenir.
Yalnızca A, yalnızca B, her ikisi birden veya hiç birinin varlığı
şeklinde dört grup olasıdır (A, B, AB, O). Ardından Rh faktörünün
varlığı ve yokluğuna göre de alt sınıflara ayrılır. İnsanların yaklaşık
%85' inde Rhesus faktörü mevcuttur ve Rh(+) olarak adlandırılır.
Rhesus
faktörü 3 çift genden oluşmaktadır. Cc, Dd, Ee şeklinde gösterilebilir.
Bunların en önemlisi D'dir. D'nin varlığı Rh(+), D'nin yokluğu Rh(-)
oluşumu belirler. Kromozom çiftleri anne-babadan Mendel kanunlarına göre
çocuğa geçerler. DD ise homozigot Rh(+), Dd ise heterozigot Rh(+), dd
ise Rh(-)'liğinden söz edilir. Rh(-)'liği mutlaka homozigottur (dd).
Baba Rh(+)'liği homozigot ise çocuklar mutlaka Rh(+) olurlar. Baba
Rh(+)'liği heterozigot (Dd) ise %50 çocuk Rh(+), %50 Rh(-) çocuk olma
şansı vardır.
Rh(-) bir annenin, Rh(+) bir çocuk eritrositi ile
sensibilize olabilmesi (duyarlılaşması) için, anne kan dolaşımına çocuk
eritrositlerinin yeteri kadar karışması gerekmektedir. Normal doğumlarda
anne kanına bir miktar (yaklaşık 1 ml.) fetal kan geçtiği saptanmıştır.
Bu kan miktarı; forseps, sezaryen, elle halas (plasentanın elle
alınması), plasentanın ayrılma sorunları, ablasyo plasenta, vb.
durumlarda daha da artmaktadır.
Kan uyuşmazlığı ilk gebeliklerde çok az görülür. Ancak duyarlanmayı arttıran diğer faktörler de vardır:
a) Dış gebelikte %1,
b) Düşüklerde %3-4,
c) Yanlışlıkla Rh (+) kan transfüzyonunda %90-95,
d) Amniyosentezde %1-3,
e) Yetersiz yapılmış anti-D immunglobulin (Rhogam) uygulamasında duyarlanma riski artar.
f)
Büyükanne teorisi (Rh (-) kadının, Rh (+) olan kendi annesinin karnında
iken Rh (+) eristrositlerle karşılaşarak sensibilize olması). Bu Rh
sensibilizasyonu olan olguların %2'sinde görülmektedir.
Duyarlılık,
gebelik sayısı arttıkça artar. Fetal eritrositlerin anne karnına
geçmeye başlamasından sonra annede Anti-D immunglobulinler oluşmaya
başlar. İlk oluşan immunglobulin IgM' dir. Zaman içinde IgG' ler de
oluşur. IgM plasenta bariyerini geçemez. Fakat IgG' ler plasenta
bariyerini geçerek fetusa ulaşır ve fetus eritrositlerini hemolize eder
(yıkıma uğratır). Böylece hemoliz giderek hızlanır. Bunun sebebi Rh
faktörünün sadece eritrositlerde olmasıdır. ABO uyuşmazlığındaki yıkımda
antijen normal dokularda da olduğu için hemoliz daha hafif seyreder.
Hemoliz
sonucunda anemi başlar. Billirubin giderek yükselir. Ama bu billirubin
yükselmesi bebeğe anne karnında iken zarar verecek düzeye ulaşmaz. Çünkü
anne aracılığıyla atılır. Eritrosit yıkımı nedeniyle eritrosit yapımı
bebekte artar. Bunun sonucu olarak fetusun karaciğer, dalak, böbreküstü
bezi, böbrek, barsak mukozasında, yani kemik iliği dışındaki dokularda
da, kan hücresi yapımı başlar.
Hemolizin komplikasyonları sonucunda;1. Portal venlerin (karaciğerden geçen toplardamarlar) tıkanması ve portal hipertansiyon.
2. Normal karaciğer fonksiyonlarının bozulması sonucunda,
a. Protein sentezi azalır, hipoalbüminemi olur.
b. Kolloid ozmotik basınç düşmesi sonucu ödem olur.
3. Fetal anemi şiddeti ve derecesi.
a. Bebek dolaşımındaki IgG miktarının artması
b. Maternal IgG' lerin fetal eritrositlere bağlanabilme hızı
c. Fetusun anemiyi kompanze edebilme yeteneğine göre değişir.
Bu nedenle klinikte 3 sınıflama mevcuttur.
1. Anemia Neonatorum (Hafif)
2. Icterus Gravis Neonatorum (Orta)
3. Hidrops Fetalis Congenitum (Şiddetli): Ölüm
İlk
ikisi genellikle bebekler doğduktan sonra ortaya çıkar ve klinik olarak
kötüleşmeyle devam eder. Üçüncüsü ise müdahale edilmezse doğum şansını
yakalayamaz, anne karnında kaybedilir.
Bunların tanımlanması,
erken gebelik döneminde İNDİREKT COOMBS testi dediğimiz gebe kanında
dolaşan hücrelere fikse olmamış antikorların saptanmasıyla olur. DİREKT
COOMBS testi ise bebeğin kanına bakılarak tespit edilir. Bu nedenle
gebeliğin başında, gebeliğin ortalarında ve sonlarına doğru annede
indirekt coombs testi bakılarak, annenin Rh uygunsuzluğundan etkilenip
etkilenmediği araştırılır.
Erken dönemde duyarlanma tespit
edilirse spektrofotometrik ölçüm uygulanmaktadır. Ancak bu testin 3.
trimesterde duyarlılığı daha fazladır. Günümüzün teknolojisinin
getirdiği ultrasonlarla bebekteki en ufak anemiye bağlı ödem,
kordosentez ile kan grubu, hematokrit, retikülosit ve billirubin düzeyi
değerlendirilebilmekte ve kan transfüzyonu yapılabilmektedir. Bu nedenle
spektrofotometre ve Liley eğrisi ile bebeğin izlenmesinin değeri
azalmaktadır.
Rh İzoimmünizasyonundan Korunma :Rh (+)
eritrositlerle karşılaşmış Rh (-) bir anneye Rh İmmunglobulin antikoru
(Anti-D) verildiğinde, immunolojik reaksiyonun engellenebildiği uzun
yıllardan beri bilinmektedir. Ancak korunma, Rh faktörlerinden sadece
D'ye karşı olmaktadır. Ailevi diğer genlere (c, e gibi) karşı
olmamaktadır.
Korunmak için Anti-D yapılması gereken durumlar;1) Rh (-) anne duyarlaşmamışken Rh (+) bir bebek doğumu yaptıysa
2) Amniosentez veya koryon villus biyopsisi uygulandıysa
3) Mol gebelik
4) Dış gebelik
5) Düşük
6) Yanlış kan transfüzyonu
7) Platelet transfüzyonu
8) Gebelik devam ederken fetal eritrosit karışmasını kolaylaştıran durumlarda (örneğin plasenta arkasından kanama, travma gibi).
Yapılması gereken standart doz 300 mg Rh İmmunglobulin (antibody) verilmesidir.
Standart dozun üstüne çıkmak için,1. Kleiethauer - Betke Testi yapılır. (Anneye gelen bebek eritrositlerinin sayısının saptanması)
2. İndirekt Coombs Testi yapılır. Anti-D yapıldıktan bir gün sonra indirekt coombs testi (+) olur. (Yeterli doz yapıldıysa)
Korunmada başarısızlık:1. Az doz verilmesi
2. Uygulamanın geç yapılması (72 saati geçmesi)
3. Hasta immunize olmasına rağmen immunize olmamış gibi görünmesi
4. Verilen Ig' in hatalı üretilmiş olması
5. Anti-D'nin saklanmasında soğuk zincire uyulmaması.